Bir hikâye çalındı kulağıma yağmurlu bir günün ertesinde nicelerinin kanlarının döküldüğü bir meyanda. Sunay Akın anlatırmış Almanya’da annesi ve babasının şiddetli kavgaları nedeniyle yetimhaneden kalan bir çocuğun hikâyesini. Karl isimli bu çocuk 12 yaşına geldiğinde çarşafları birbirine düğümleye düğümleye birinci kattaki penceresinin pervazından sarkarak kaçmış. Yetimhaneden kaçtıktan sonra o zamanlar Marmara’ya doğru yol alan bir gemide miçoluk yapmaya başlar. Ta ki bu gemi kız kulesinin yakınından geçinceye dek. Karl, kız kulesini görünce denize atlamış ve kız kulesine kadar yüzmüş. Kız kulesi o yıllarda cüzam hane olarak kullanılırmış. Karl, kız kulesinin kayalıklarına tırmanırken bekçi tarafından bulunmuş ve saraya teslim edilmiş. O zamanın sadrazamı sormuş 12 yaşındaki bu oğlan çocuğuna "Ne diye gemiden atladın?" diye. Tüyü bitmemiş bu oğlan çocuğu ise şöyle cevap vermiş: “Suyun içindeki şu beyaz kule var ya, işte ben o kuleyi çok sevdim.” Almanlar ısrarla Karl’ı geri isterken sadrazam küçük çocuğu himayesine alır ve ona Mehmet Ali adını verir. Mehmet Ali olur. Mehmet Ali Paşa... 1878 Berlin Antlaşması'nda Osmanlı’yı temsil eder Mehmet Ali Paşa. Bu temsilin olduğu zaman, doğduğu toraklara yıllar yıllar sonra bir kez daha adım atıyordu. Bir kez daha çocuk oluyordu. Görüp de sevemediği torunu Celile... Celile’nin bir erkek çocuğu Nazım Hikmet Ran...
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
Henüz vakit varken, gülüm,
Yüreğim dalındayken henüz,
Ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter Rıhtımı’nda dayayıp seni duvara
Öpmeliyim ağzından
Büyük usta, şiirlerini okurken genç bir subay olan Ömer Deniz ile birlikte orduyu isyana teşvik suçundan tutuklanıyor. 6 yılı aşkın ceza alan Deniz, hukuk okuma ateşi ile kavruluyor ve cezası bittikten sonra İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesini kazanıyor. Gündüz okuyup gece çalışmak zorundaydı ki bir oyuncak imalathanesi açtı. Bir gün ufak bir çocuk kapısına gelir ve çırağı olmak istediğini söyler. Bu ufaklık artık Deniz ile birlikte çalışmaktadır, okuldan arta kalan zamanlarında. Çırağı bir gün Ömer Deniz'e hiç oyuncağı olmadığını söylemiş ve Ömer Deniz de ona bir oyuncak yapmak için söz vermiş. Bir kukla yapmış, her tarafı oynayan ahşap bir kukla. Küçük çırak kuklasını alıp okula koşmuş bir kaç arkadaşının aklına girmiş oyuncak ile oynamaya gitmiş. Ve bu küçük çocuk hala oynamaktadır: Müjdat Gezen.
Aşırı "SOL"cudur AŞK. İnsanların SOL yanını hedef alır. Ve o bu kadar "SOL"cuyken imkânsızdır aşktan SAĞ çıkabilmek. / Müjdat Gezen
Her şeyin bir tesadüf ya da aksi olduğuna inanabilirsiniz fakat kulağıma çalınan bu hikâyeyi dinlerken çantamda Pinokyo vardı.
Her çocuğun, her yetişkinin bildiği bir Pinokyo hikâyesi vardır. Gepetto Usta ve tahtadan bir kukla karakterleri değişmeden, bu öyküler hep bir devinim halindedir. Carlo Collodı dışında da Pinokyo hikayeleri yazanlar bulunmaktadır, şaşırtıcı bir şekilde geçtiğimiz yüz yılın başlarında İtalyan yayın evleri çok da tanınmayan bir çok yazara Pinokyo hikayesi yazdırtmıştır. Bunlar kimi zaman sinema filmine kimi zaman tiyatro oyunlarına konu olmuştur.
Carlo Collodı’nin yazdığı Pinokyo hikâyesini okuduğunuzda bir çocuğun, daha doğru ifade etmek gerekirse çocuk ruhlu, hareket ve düşünme kabiliyetleri olan, konuşabilen odun parçasından yontulmuş bir kuklanın başına gelenlerden ziyade, bazen öfkeli bazen vurdumduymaz, kimi zaman acımasız, yalan söyleyen, bir o kadar saf kandırılmaya müsait, bir baba sevgisine karşılık verirken afallayan, dostluk bilinci hassas olan bir çocuğun hikâyesini okuyacaksınız.
Pinokyo’nun sayfalarında gezinirken çok zor gördüğünüz affetme bağışlama hallerinin aslında imkânsız olmadığına şahit olursunuz. İkinci üçüncü belki de bu hayatta birçok şansa sahip olabileceğinizi kanıtlar size Pinokyo. Evet; başımıza, başınıza gelen birçok şey tesadüf gibi görünebilir ama doğalında bambaşka gizler mevcuttur. Ta ki peri ile karşılaşan tahta kuklanın iyi bir çocuk olma çabasındaki gibi.
İyi neydi iyi olmak neyi gerektirirdi. Görecesinin bir durağı var mıydı? Pinokyo kötü bir çocuk muydu? Evet, belki yaramaz bir çocuktu ve Gepetto Usta'yı üzüyordu, okula gitmek istemiyordu. Tüm bunlar Pinokyo’yu kötü yapmaya yeter mi?
Çocukluğunuzda okuduysanız bile yetişkin halinizle bir daha okuyun ve sorun kendinize: "Çocuk olabilmek için nelerden vazgeçerdiniz?"
İnceleme: Buşra Abacı
Kitabın Adı: Pinokyo
Yazar: Carlo Collodı
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Basım Tarihi: 2. Basım 2017
Sayfa sayısı: 192
İçeriklerimiz, pdf anlatımlar dahil, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nca korunmaktadır. Telif haklarının herhangi bir şekilde ihlali, başka yerlerde isimsiz yayımlanması, çeşitli kitap kaynaklarında izinsiz yer alması, içeriğin izinsiz kopyalanıp başka bir isimle tanıtılması vb. ile yapan kişi, kişiler veyahut kurumlar hakkında gerekli işlemler başlatılacaktır.
Türkçe ve Edebiyat yönetimi.
UYARI: Bu inceleme, yazarın ve site yönetiminin izni olmadan hiçbir şekilde alıntılanamaz.