Arzu hayatın yarısıdır, kayıtsızlıksa ölümün...
Bazen
bir cümledir, hayatınız. Öznesi, yüklemi; acısı, sızısı birçok şeyi ile… Uçurumun
kenarında umudun sessiz çığlığı ile tek bir dala tutunup kurtarılmayı bekleyen
çaresiz bir el, ucu ucuna eklenen; dualar, arzular ile beslenen tek bir andır.
Neşe
ile oynarken sokağın yağmura eşlik eden, sıcak gülümseme kadar yumuşak bir çamura
düşen çocuğun yerden kalkışında duyduğu endişe, çöküntü ve mahcubiyettir çoğu
zaman.
5,5
milyar yaşındaki bir evrenin dize getirdiği sayısız insan ve onların ürettiği
her şey… Bizdir, hayat; olabildiğimiz kişi.
Sayısız
üretim ve keşfin en güzelidir belki de dil; bildirişimi sağlayan, birikmiş (kümülatif)
ilerlemenin en canlı aracı ve gelişimin en sosyal göstergesi. Dil demek, daha
çok varlık, daha çok insan ve daha çok düşünce demektir elbette. “İnsan kelimelerle düşünür.” demiştir Erkan Haras.
Kelimelerin ürettiği sayısız
düşünce, hayal ve bu düşünce, hayallerin sayesinde insana hediye edilmiş nice
pozitif bilimler de hayatta kalmak için değil midir?
Şüphesiz insanların
kelimelere, dile, olan gereksinimi, bağı, felsefe gibi insanları; var olanların varlığı, kaynağı, anlamı
ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılmasını amaç
edinen bir bilime yöneltmiştir. Bu sayede insanlık tarihi, sayısız filozofa
kavuşmuştur. Üretime doymayan dil, beraberinde filozofların evreni ve insanı
anlama çabalarını bizlere az ve öz kimlikleriyle anlatmalarını sağlayan “aforizma”
yı doğurmuştur.
Aforizma günümüzde yalnızca filozoflar ile
anılan bir kelamıkibar olmaktan çıkıp birçok yazarın anlatılarında yeni bir
form olarak disipline edilmiştir.
Hayatı anlama çabası, etkilendiği Bostonlu
güzel kadın Josephine Peabody’ le yaşadıkları çelişkili aşktan mı yoksa “Mai ve
Siyah” gibi geçen ömrü mü bilinmez; Halil Cibran’ a, kelimelerinde
kütüphaneleri saklayan “Aforizmalar” eserini yazdırır.
“Siz
çoksunuz, oysa ben tekim. Bana dilediğinizi söyleyin ve yapın. Dişi koyun
gecenin karanlığında kurtların avı olabilir. Fakat kanı, vadinin taşlarında tan
ağarıp da güneş yükselene değin duracak!” Birkaç cümle her şeye yeter elbette. Savunma,
mücadele, yalnızlık, taraftarlık, cüretkârlık, savaşın izleri ve unutulmazlık…
Dahasını
keşfetmeniz için “Bana kulak ver ki, sana ses verebileyim.” … (Halil Cibran)
Arzu hayatın yarısıdır, kayıtsızlıksa ölümün...
Bazen
bir cümledir, hayatınız. Öznesi, yüklemi; acısı, sızısı birçok şeyi ile… Uçurumun
kenarında umudun sessiz çığlığı ile tek bir dala tutunup kurtarılmayı bekleyen
çaresiz bir el, ucu ucuna eklenen; dualar, arzular ile beslenen tek bir andır.
Neşe
ile oynarken sokağın yağmura eşlik eden, sıcak gülümseme kadar yumuşak bir çamura
düşen çocuğun yerden kalkışında duyduğu endişe, çöküntü ve mahcubiyettir çoğu
zaman.
5,5
milyar yaşındaki bir evrenin dize getirdiği sayısız insan ve onların ürettiği
her şey… Bizdir, hayat; olabildiğimiz kişi.
Sayısız
üretim ve keşfin en güzelidir belki de dil; bildirişimi sağlayan, birikmiş (kümülatif)
ilerlemenin en canlı aracı ve gelişimin en sosyal göstergesi. Dil demek, daha
çok varlık, daha çok insan ve daha çok düşünce demektir elbette. “İnsan kelimelerle düşünür.” demiştir Erkan Haras.
Kelimelerin ürettiği sayısız
düşünce, hayal ve bu düşünce, hayallerin sayesinde insana hediye edilmiş nice
pozitif bilimler de hayatta kalmak için değil midir?
Şüphesiz insanların
kelimelere, dile, olan gereksinimi, bağı, felsefe gibi insanları; var olanların varlığı, kaynağı, anlamı
ve nedeni üzerine düşünme ve bilginin bilimsel olarak araştırılmasını amaç
edinen bir bilime yöneltmiştir. Bu sayede insanlık tarihi, sayısız filozofa
kavuşmuştur. Üretime doymayan dil, beraberinde filozofların evreni ve insanı
anlama çabalarını bizlere az ve öz kimlikleriyle anlatmalarını sağlayan “aforizma”
yı doğurmuştur.
Aforizma günümüzde yalnızca filozoflar ile
anılan bir kelamıkibar olmaktan çıkıp birçok yazarın anlatılarında yeni bir
form olarak disipline edilmiştir.
Hayatı anlama çabası, etkilendiği Bostonlu
güzel kadın Josephine Peabody’ le yaşadıkları çelişkili aşktan mı yoksa “Mai ve
Siyah” gibi geçen ömrü mü bilinmez; Halil Cibran’ a, kelimelerinde
kütüphaneleri saklayan “Aforizmalar” eserini yazdırır.
“Siz
çoksunuz, oysa ben tekim. Bana dilediğinizi söyleyin ve yapın. Dişi koyun
gecenin karanlığında kurtların avı olabilir. Fakat kanı, vadinin taşlarında tan
ağarıp da güneş yükselene değin duracak!” Birkaç cümle her şeye yeter elbette. Savunma,
mücadele, yalnızlık, taraftarlık, cüretkârlık, savaşın izleri ve unutulmazlık…
Dahasını
keşfetmeniz için “Bana kulak ver ki, sana ses verebileyim.” … (Halil Cibran)
İnceleyen: Kübra MANTARCI
Kitabı Çeviren: A. Ergin KÖYLÜGİL
Kitabın Adı: Aforizmalar
Kitabın Yazarı: Halil CİBRAN
Yayınevi: Maviçatı Yayınları
Basım Yeri/ Yılı: İstanbul, 2017
Sayfa Sayısı: 286
ISBN: 978-605-9133-33-3
İçeriklerimiz, pdf anlatımlar dahil, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nca korunmaktadır. Telif haklarının herhangi bir şekilde ihlali, başka yerlerde isimsiz yayımlanması, çeşitli kitap kaynaklarında izinsiz yer alması, içeriğin izinsiz kopyalanıp başka bir isimle tanıtılması vb. ile yapan kişi, kişiler veyahut kurumlar hakkında gerekli işlemler başlatılacaktır.
Türkçe ve Edebiyat yönetimi.
UYARI: Bu inceleme, yazarın ve site yönetiminin izni olmadan hiçbir şekilde alıntılanamaz.