Hayatı
Fatma Aliye, 1862 yılında Ahmet Cevdet Paşa ve Adviye Râbia Hanım’ın kızı olarak dünyaya gelir. Babasının görevlerinden dolayı çocuk yaşta Beyrut, Şam, Yanya, Halep gibi dönemin önemli şehirlerinde bulunmuştur. Fatma Aliye kardeşleri Sedat Bey ve Semiyye Hanım’la beraber konağa gelen özel öğretmenler sayesinde iyi bir eğitim alır. Bu eğitim onu ileride Türk edebiyatının ilk kadın romancısı olmasını sağlayacaktır. Fatma Aliye, 1879 yılında çok genç bir yaşta II. Abdülhamit’in yaverlerinden ve Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın yeğeni olan Kolağası Faik Bey’le görücü usulü evlendirilir. Fatma Aliye’nin bu evlilikten Hatice, Ayşe, Nimet ve Zübeyde İsmet adında dört kızı olur. Fatma Aliye ve eşi Faik Bey zıt kutuplardır. Bu evliliğin ilk on yılı Fatma Aliye Hanım için adeta bir “duraklama devri”dir. Çünkü eşi Faik Bey kadınların okumasına karşıdır. Fatma Aliye’ye kitap okumayı adeta yasaklar. Bu on yıllık süreçte Fatma Aliye gizli gizli okumaya çalışmıştır. Onuncu yılın ardından Faik Bey biraz yumuşar ve karısının kitap okumasına, araştırmasına ve yazmasına müsaade eder.
Fatma Aliye soyadı kanunu çıkınca “Topuz” soyadını almıştır.
Üretken bir yazardır. Fakat hayatının son senelerinde hayata ve edebiyata küsmüş, kalemini elinden bırakmıştır. Fatma Aliye, 13 Temmuz 1936 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini yummuştur. Kabri Feriköy Mezarlığı’ndadır. Dönemin gazetelerinden birinde Fatma Aliye’nin ölümü üzerine şu satırlar yazılmıştır :
UNUTULARAK ÖLEN BİR EDİB…Çünkü Fatma Aliye, sayısı henüz çoğalmıya başlıyan münevver Türk kadınlarının en değerlilerinden biri idi. Çünkü Fatma Aliye, peçenin Türk kadın yüzünü karanlıklarda bıraktığı devirde bilgi güneşinden nur alarak aydın yaşamış bir çehre idi. Çünkü Fatma Aliye, Avrupa harsile yetişen ilk Türk kadını idi. Çünkü Fatma Aliye, kadın kaleminden çıkan ilk Türk romanının haliki idi. Çünkü Fatma Aliye, eserleri Avrupa dillerine çevrilen Türk muharrirlerinin en eskilerindendi. Çünkü Fatma Aliye ölümüne ağlanılacak, tabutu taşınılacak, mezarına çelenk konulacak seçkin bir yurddaştı. Onun ölümünü dört satırla haber vermek bir facia değil de nedir?…
Fatma Aliye 1864 te doğduğuna göre yetmiş iki yıl yaşamış oluyor. Bu ömür, hele bizim diyarımızda oldukça uzun sayılır. Fakat Fatma Aliye, yirmi yıldan beri yalnız teneffüs ediyordu, yaşamıyordu. Edebiyat âleminden elini eteğini çektiği gün o, kendisi için de ölmüş demekti. Dün gömülen onun kalıbıdır, kalbi değil!..
Edebî Kişiliği
Fatma Aliye, edebî hayatına 1889’da eşinin izin vermesi ile George Ohnet’in “Volonte” adlı eserini Fransızcıdan “Meram” adıyla çevirerek Tercüman-ı Hakikat gazetesinde “Bir Hanım” imzasıyla yayımlamasıyla başlar. Bu çeviri ile başlayan yazın yaşamı, 1890-1915 yılları arasında kesintisiz bir şekilde devam eder. Tercümelerinin yanında tarih, felsefe ve edebiyat alanlarında telif eserler de vermeye başlar. Bu eserlerde Tanzimat ve Servetifünun edebiyatının izleri görülmektedir. Bu yüzden kimi araştırmacılar onu Tanzimat edebiyatında kabul ederken kimi araştırmacılar Servetifünun’da kabul eder.
Tercüman-ı Hakikat gazetesinde “Bir Kadın” adı altında yazılar yayımlamaya başlar. “Mütercime-i Merâm, Aliye” takma adlarıyla çeşitli dergi ve gazetelerde 40’a yakın makale yazar. Bu makalelerin çoğu “Hanımlara Mahsus Gazete”de yayımlanmıştır. Bu yazıların geneli kadın sorunları hakkındadır.
Eserlerinde kadının ailedeki ve toplumdaki yeri, kadının eğitimi gibi konular üzerinde daha çok yoğunlaştığını söyleyebiliriz. “Makale ve romanlarında dönemin sosyal olaylarına kadın bakış açısıyla yaklaşmıştır. Kadının eğitimi, çalışarak hayatını kazanması, çok kadınla evlilik, kadın-erkek eşitliği, aile yapısı, kadının örtünmesi, cariyelik konularına değinir. “İslam kadını” kavramını bulması, İslamcı olarak nitelendirilmesine neden olur. Her ne kadar kadın sorunlarında referansı İslam kadını olsa da kadın-erkek eşitliğini daha üstün tutar. Günümüzde radikal olarak adlandırdığımız feministlerin faaliyetlerini aşırı bulur. Kadın sorununa sosyal fayda açısından yaklaşmıştır. Eğitimli olan annelerin çocuklarını daha iyi yetiştirdiklerini, aile ortamı ve sosyal ilişkileri sağlamada da etkili olduklarını belirtir. Makale ve tartışmalarında çok eşle evliliğe karşı geleneksel bir tavır takınırken, romanlarında tersi bir tavır içindedir.” “Fatma Aliye Hanım’ın romanlarına genel olarak baktığımızda Muhâzarât’tan başlayarak Enîn’e kadar genel olarak hikâyenin temelini, evliliğin ve gençleri evliliğe götüren sürecin oluşturduğu söylenebilir. Fatma Aliye Hanım’ın romanlarında, aile ilişkileri çerçevesinde kişilerin yaşadığı sıkıntıları ya da bu sıkıntılara neden olan problemleri belli başlıklar altında toplamanın mümkün olabildiği izlenmektedir. Fatma Aliye Hanım’ın gençlerin karşılaşabileceği en önemli problemlerden biri olduğunu düşündüğü “evlilik öncesi aşk”ı romanlarında sıkça işlediği görülmektedir.” “Ona göre insanı medeniyete ulaştıran en emin yol Doğu’nun mânevî değerlerini koruyarak Batı’nın tekniğinden faydalanmaktır.”
Fatma Aliye, kadın sorunları dışında cariyelik ve kölelik konularına da yer vermiştir. “Fatma Aliye Hanım’ın romanlarında dikkat çeken bir başka nokta, köle ve cariyelere daha önceki romanlara göre daha olumlu yaklaşılmış olmasıdır. Fatma Aliye Hanım’ın romanlarında cariye ve kölelerin oldukça değerli oldukları mesajı sık sık verilmiştir.”
Yazdığı eserler sonucunda kısa sürede “Mütercime-i Merâm” meşhur olur. Çalışmalarına ve mücadelelerine ara vermeden devam eder. Bu hummalı çalışmaların sürecinde ona destek çıkan iki kişi vardır: Öz babası Ahmet Cevdet Paşa ve “manevi pederim” dediği Ahmet Mithat Efendi’dir. Ahmet Mithat Efendi ile beraber “Hayal ve Hakikat” adlı romanı yazar. Bu roman ona edebiyat dünyasının kapılarını iyice aralar. Ahmet Mithat’ın yönlendirmeleriyle romanlarını neşretmeye başlar.
Fatma Aliye, felsefeye büyük merak salmıştır. Avrupalı filozofların ve İslam dünyasında felsefe alanında ün yapmış Müslüman düşünürlerin eserlerini okumuş, babasıyla bunlar hakkında tartışmıştır. Bunlar onun hayal dünyasını geliştirmiş, düşüncelerini derinleştirmiştir. Ayrıca bunlarla ilgili bir eser de yazmıştır. Ahmet Mithat Efendi onun için “Büyük Feylesof” demiştir.
Fatma Aliye, gerçek ismini ilk kez “Sürat: Eiler’in Prensese Yirmi Birinci Mektubu” adlı eserin altına yazmıştır.(1890) Bunun üzerine kadın yazarların toplumda yer edinmesini isteyen Tanzimat aydını Ahmet Mithat Efendi, Türk edebiyatına Fatma Aliye Hanım’ı tanıtmak için “Bir Muharrire-i Osmaniye’nin Neşeti” adlı monografiyi yazar. Bu monografi Türk edebiyatında bir kadın yazarın tanıtıldığı ilk eserdir. Fatma Aliye Hanım, hakkında monografi yazılan ilk Türk kadın edebiyatçı olarak tarihe geçer.
Eserleri:
- Meram (1889): George Ohnet’in “Volonte” adlı eserini Fransızcıdan “Meram” adıyla çevirmiştir.
- Hayal ve Hakikât (1891): Bir Kadın imzasıyla Ahmet Mithat Efendi ile beraber yazmıştır. Kitabın “Vedat” kısmı Fatma Aliye, “Vefa” kısmı ise Ahmet Mithat tarafından yazılmıştır.
- Muhadarat (1892): Yazar ilk kez Fatma Aliye imzasını bu romanda kullanmıştır. Eğitimle kadınların hayata tutunabileceklerine vurgu yapmıştır. Görücü usulüyle gelen mutsuz evlilik işlenmiştir. Dünya dillerine çevrilmiş bir eserdir.
- Nisvân-ı İslam (1891): Osmanlı kadının geri kalmasının nedenleri, cariyelik, çok eşlilik, kadının örtünemesi gibi çeşitli konularda fikirlerini beyan ettiği eseridir. Tercüman-ı Hakikat’ta tefrika olarak yayımlanmış, daha sonra kitap hâline getirilmiştir. O dönemde İngilizce, Arapça ve Fransızcaya çevrilmiştir. Ayrıca Chicago sergisinde dikkatleri çekerek ödül alır.
- Ref’et (1896-1897): Ref’et adlı yetim bir kızın kendi imkânlarıyla okuyup öğretmen olmasını konu edinmiştir. Konusunu gerçek hayattan almıştır.
- Udî: Eserin başkahramanı Rabia ud çalarak namusuyla para kazanmasını anlatır. Eser Fransızcaya çevrilmiştir.
- Levâyih-i Hayât (1898): Roman mektup tekniğiyle ele alınmıştır. Beş kadının mektuplaşmalarından oluşan bir romandır. Bu kadınların evlilik üzerine düşüncelerinden meydana gelmiştir. Kadınların üçü evli, ikisi bekardır.
- Namdârân-ı Zenân-ı İslâmiyân (1899): Bu eserinde ünlü Müslüman kadınların üzerinde durmuştur. Eseri oluşturmak için titiz bir çalışma yapmıştır. Müslüman kadının kendi değerini bilmemesinden yakınır. Eser 13. yüzyıldan kendi dönemine kadar olan süreci kapsamıştır.
- Teracime-i Ahvâl-i Felâsife (1899-1900): Bazı önemli filozofların hayatını ele almıştır.
- Ta’addüd-i Zevcâta Zeyl (1898-1899): Mahmut Esat Efendi’nin çok evliliği meşrulaştıran Ta’addüd-i Zevcat adlı eserine eleştiri niteliğinde yazılmış bir eserdir.
- Tedkik-i Ecsâm: Felsefe ile ilgili görüşlerinin yer aldığı eseridir. Türkçede bir kadın tarafından yazılan ilk felsefî eser olduğu düşünülmektedir.
- İstilâ-yı İslâm: İslamiyetin yayılmasını konu edinen bir eserdir.
- Enîn: Yazarın son romanıdır. Eğitimli bir kadın olan Fehâme’nin mutsuz evliliği konu edinmiştir.
Hazırlayan: Ramazan Direkçi
Kaynakça: Gezer, Gülnaz, Osmanlı'da Kadının Uyanışı: Fatma Aliye Hanım
Canbaz,
Firdevs, Fatma Aliye Hanım'ın Romanlarında Kadın Sorunu
https://islamansiklopedisi.org.tr/fatma-aliye-hanim
https://core.ac.uk/download/pdf/80953847.pdf
İçeriklerimiz, pdf anlatımlar dahil, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nca korunmaktadır. Telif haklarının herhangi bir şekilde ihlali, başka yerlerde isimsiz yayımlanması, çeşitli kitap kaynaklarında izinsiz yer alması, içeriğin izinsiz kopyalanıp başka bir isimle tanıtılması vb. ile yapan kişi, kişiler veyahut kurumlar hakkında gerekli işlemler başlatılacaktır. Türkçe ve Edebiyat yönetimi.